rss
twitter
    Beni twitter'da dikizlemek için mavi kuşa bi tıklayın

62. Emmy Ödülleri


Yaklaşık 4 saat kadar önce sona eren tören ile 2010 yılı Emmy Ödülleri sahiplerini buldu. "Nedir bu Emmy Ödülleri?" derseniz eğer size uzun uzun anlatacak değilim,elinizin altında internet var ahanda BURAYA tıklayarak wiki sayfasına ulaşabilirsiniz.

Açıkçası ödül törenini tam olarak izleyemedim. Özellikle başlarını kaçırdım diyebilirim. Çünkü o sıralarda Kanal Türk'te yayınlanan Telegol bana daha iyi malzemeler çıkartabilir diye düşündüm -açıkçası yanılmadım da- ve orayı tercih ettim. Bu seneki ödül töreninde genel olarak beklediğim şeyler oldu diyebilirim.

Öncelikle töreni bu sene Jimmy Fallon sundu. Tanımayanlar için BURASI bilgi verebilir. Güzel bir seçim diyebilirim. Akademi her zamanki gibi bu sene de ödülleri belli diziler arasında dağıttı. En iğrenç kısım ise Matthew Weiner ibnesini o kel kafası ile birlikte yine görmek zorunda kalmamızdı. Kısacası en iyi dizi ödülünü -drama dalında- yine Mad Men kazandı. O dizi ne bok anlatıyor hala çözemedim,neden bu kadar sevildiğini zaten hiç anlamadım -sanırım ölene kadar anlayamayacağım da- o nedenle daha fazla üstünde durmadan "Yeter artık" diyorum sadece. Her sene aynı diziye aynı ödülü vermenin bi anlamı kalmadı sanırım.

En iyi erkek oyuncu ödülünde de yine bir klasik yaşandı,"Breaking Bad" dizisinin kanserli kimya öğretmeni -başka bir açıdan bakarsak da torbacısı- Bryan Cranston son iki sene olduğu gibi ödülü kazandı. Bunlar zaten kısmen belliydi o nedenle daha fazla konuşmayacağım üzerinde. Sadece Michael C. Hall daha ne yapmalı yani bu adam ağzıyla değil kıçıyla kuş tutsa ödül vermeyecekler sanırım. Seneye törene gitmese bari boşuna gidiyor,aday olmakla kalıyor sadece. Michael C. Hall kimdir derseniz ahanda BURADA Michael abimiz de.

Bu sene yardımcı erkek ve en iyi bayan oyuncu ödüllerinde -yine drama dalında- güzel şeyler yaşandı diyebilirim. En iyi bayan oyuncu ödülünü "The Closer" dizisinde abidik gubidik tavırları ile her olayı çözen şef Brenda Johnson rolü ile Kyra Sedgwick kazandı. Her ne kadar "Bu mikrofon çok alçakta,uzununu verin bıdı bıdı" yapsa da seviyorum bu kadını. Yardımcı erkek oyuncu ödülünde ise güzel bir tercih yapılmış. Yine Breaking Bad dizisinde kimyager hocamıza yardım eden,ortam çocuğu,eski esrarkeş -arada yine çekiyor sanırım diziyi kaçırdım uzun bir süre- Jesse rolü ile Aaron Paul kazandı. İkisi de gerçekten beğendiğim oyuncular,özellikle Aaron bence gayet iyi.

Ve işte favorim. Komedi dalında en iyi erkek oyuncu ödülünü "The Big Bang Theory" dizisinden Prof. Sheldon Cooper rolü ile tanıdığımız Jim Parsons kazandı. Akademi'nin en iyi tercihiydi diyebilirim. Dizinin özellikle ilk sezonunda fazla üzerine yoğunlaşılmayan "Sheldon" , 2. sezondan itibaren dizideki favori karakter oldu bir çok izleyici için. Hatta başrol oynayan Johnny Galecki'yi -Leonard yani- solladı diyebilirim. Diziyi izleyen arkadaşlar "Hayır,bu dizide tek başrol yok" falan diyebilirler ama 1. sezondaki ilk bölümlere dikkat ederseniz ana konu Leonard üzerinde işleniyordu hep. Sheldon ile ilgili eğlenceli bir site için ahanda BURAYA tıklayın. Bu sitedeki olayı diziyi izleyenler daha iyi anlayabileceklerdir.

En iyi komedi dizisi ödülünü de Modern Family aldı. Diziyi izlemediğim için yorum yapamayacağım ancak eğer The Office kazansaydı kendimi camdan atacaktım(Ki bunu twitter'da da belirttim) O salak dizi almasın da kime verirlerse versinler diye düşünüyorum,The Office kadar aptal bir dizi daha izlemedim.

Sonuç olarak eğer ödül törenini izlemediyseniz pek bir şey kaçırmadınız. Emekli olan diziler için yaptıkları ufak gösteri güzeldi diyebilirim. Özellikle "24" için hazırlanan şarkının sözlerini tuttum. İlla ki ben izlemeliyim falan diyorsanız sanırım bu gece (30 Ağustos) cnbc-e tekrarını yayınlayacak.

Verilen ödüllerin tam listesine ahanda BURADAN ulaşabilirsiniz...

@Soma

Geçtiğimiz günlerde Soma'ya gittim. Geçtiğimiz günlerde falan değil aslında bi kaç gün önce gittim de ne bileyim öyle başlayasım geldi yazıya. Geceleri uyumak gibi bi adetim olmadığı için uyanmam da öğleden sonrayı buluyor haliyle. Saat 16.00 gibi uyanınca da otogara gitmeniz 17.30-18.00,o saate en yakın otobüs 18.45'de kalkıyormuş. Zaten İzmir'den Soma'ya giden tek firmanın son otobüsüymüş.

Neyse işte sonuç olarak otobüse binmek gibi bi hata yaptık.Bilsem trenle falan giderdim yani,adam bi 15 lira kökledi zaten neye uğradığımı şaşırdım.Alt tarafı 2 saatlik yol yani(En azından ben öyle sanmıştım).Tabii ki Soma Seyahat ile yaşadığım bu keyif(!) paha biçilemez! Daha yola çıkar çıkmaz bi anormallik olacağı belli,çaprazımda her an kalp krizi geçirmeye hazır bi teyzemiz,arkamda sürekli dizi ile koltuğuma tecavüz etmeye çalışan amcamız,önümde de yol boyunca sevgilisi ile vıcık vıcık muhabbetlere giren bi hanım kızımız oturmakta. En arkada da 2 tane kız İsmail YK moduna geçip telefonun hoparlöründen müzik yayınına falan başladılar. Neyse gidiyoruz işte ben taktım kulaklıkları kendimi otobüsün hayat dolu insanlarından uzaklaştırmaya çalışıyordum ki o da ne,aniden benzinlikte durduk.Hayır benzin -ya da mazot işte ne zıkkım kullanıyosa o otobüs ki bence mazottur- falan alacak olsak neyse,bildiğin durduk yani öyle. Millet çıktı dışarı,birisi sigara içiyor,birisi işemeye gidiyor falan tam şenlik. Sonradan çaktım olayı,meğer biz yoldayken iftar olmuş da o nedenle mola vermiş. Lan insan gibi otobüste dağıtın 2 bardak su adamlar açsın orucunu,durmanın ne anlamı var. Çaprazdaki teyzem zaten hazırlıklı gelmiş,kadın simit fırınını satın almış sanki arkadaş bi torba dolusu simit,kumru,açma falan otobüste dağıtmaya başladı manyak.

Yaklaşık yarım saatlik bi gecikme ile Soma'ya girdik diye düşünürken yine yanıldığımı anladım. İzmir-Soma arasında "şehirler arası yolcu taşımacılığı" yapan Soma Seyahat,Soma sınırlarına daldığımız anda birden sorumluluğu eline aldı ve Soma'nın gururu olduğunu bir kez daha gösterdi. Şehir içinde aniden "belediye otobüsü" kıvamına geçen otobüsümüzde muavinin "beşyol,merkez,zart,zurt,inecek var mı?,kaptan ağır ol" nidaları yükselmeye başladı. Kıç kadar Soma merkezde 15 dakika dolaştıktan sonra otogara gelebildik.

Vardığımda saat 21.30 civarıydı. Gideceğim yere yemek sözüm olduğu için hayatımın hatasını yaparak Soma Pizza Pizza'ya uğradım. Sakın gitmeyin,önünden geçerseniz camına taş atın hatta. Bu kadar rezil bi menü olamaz yani,adamın bana "tam parçalı özel menü" olarak sattığı şeydeki pizzamsı kısım sanki evde ekmek üzerine sucuk konup kızartılarak yapılan çakma pizzalar gibiydi. Hatta onlar bile daha iyidir diyebilirim. Menüde sadece kutu kolayı beğendik,o derece yani...

Sonuç olarak gideceğim yere söz verdiğim yemeği götürmüştüm ama yiyemedik tabi orası ayrı konu. Yani yemeyi çok istedik,hatta çok sayıda denememiz de oldu bu konuda ama sonuçta bu da mide yani kaldırmıyor. Gittiğim yer merkezden uzak olduğu için -dönüşte saat geç olduğu için araç bulamadım,Soma'da zaten toplu taşıma aracı bulmanız çölde su bulmak gibi falan yani- otostop çekerek merkeze ulaştım.

Soma'dan İzmir'e -ya da ülkenin her hangi bir şehrine- son araç 19.00'da olduğu için evimize gidemedik doğal olarak. Hemen yakınlarda otel aramaya başladım ve "İstanbul Otel" adında salak ama ucuz bi yer bulabildim. Aslında salak ama ucuz bi yer aramıyordum,tek amacım şarjı biten telefonuma uygun şarj aleti bulabileceğim bi otel bulmaktı. Kısmet orasıymış. Neyse çıktım odama falan ama uyuyamadım doğal olarak. Yerimi yadırgarım ben,hele ki geceliği 15 Lira olan bi otelde kalıyorsanız -bu yazının temel noktası da 15 TL oldu lan- uyumanız pek mümkün olmuyor. Otel temizdi ama insan bi tırsıyor yani lan burası çok ucuz,temiz olamaz falan diyorsun :)

Uyku tutmayınca kalkıp Soma gece hayatına(!) akayım madem dedim. Anam o ne,hemen karşıda kahvehane açık,dayılar okey,batak falan oynuyorlar. Oraya da sakın uğramayın,adama piç muamelesi yapıp yolluyorlar. Kapıya yazmışlar "Üye Olmayan Giremez" diye,lan nerede üye olacağım anasını satayım. Gold üyelik,silver üyelik falan mı var bu Soma kahvehanelerinde siberalem gibi. Amacım sadece televizyon izlemekti yani. Orada da aradığımızı bulamayınca Soma'nın tam merkezi olan Beşyol'a kadar yürüdüm. Kıç kadar yer zaten 1 dakika falan sürdü yürümem.

Orada da biraz gezindikten sonra zaten sabah oldu. Sabah bulabildiğim ilk araçla dün akşam gittiğim ama size anlatmadığım yere geri gittim kahvaltı için. Şu Soma gezisinde en güzel kısımlar zaten o size anlatmadığım yerler,anlatmayacağım o kısımları size,amacımız Soma'yı kötülemek,güzel yanlarını ortaya çıkartmıyoruz bu yazımızda. Eğer bir gün "Güzel Soma" başlıklı bi yazı yazarsam o zaman anlatırım belki.

Ardından merkeze geri döndüm,bulduğum ilk otobüse bindim ve arkama bakmadan o lanetli yerden uzaklaştım.

Şimdi esas değinmek istediklerime gelirsek;

1 - Soma'ya gitmeyin,ben ettim siz etmeyin.
2 - İlla ki gidecekseniz Pizza Pizza'ya uğrayıp lütfen camlarına taş atın,çalışanlarına küfür edin,sahibine yönetim istifa şeklinde tezahüratta bulunun.
3 - Ayrıca ben manyağım abi gideceğim diyorsanız da erken vakitte gidin,gece orda kaldığınız anda İstanbul Otel kollarını açıp sizi bekler,bütün gece uyuyamazsınız,kalmadığınız otele boşa para ödersiniz.
4 - Sokakta gezen tiplere yandan da olsa bakmayın,Apaçi yoğunluğu fazla olan bir bölgemiz.
5 - Beşyol Meydanında 7/24 açık olan tavukçunun yanındaki bakkala sakın ama sakın İstanbul /Kadıköylüyüm demeyin. Ben bi sallayayım dedim,adam da Kadıköylü çıktı. Hangi mahallesinden dediğinde benim gibi boş boş bakarsınız adama sonra.
6 - Blogu okuyan Soma'lı insanlar varsa kusuruma bakmayın,yapacak bi şey yok yani hayatın gerçekleri ile yaşamayı öğrenin.
7 - Son olarak,Soma'ya gitmeseniz de Soma Seyahat'in bi aracına binip şöyle gezinin,şehir turu falan atmasını rica edin şoförden,zaten kafalarına göre takıldıkları için sizi kırmayacaktır. O yolculuk keyfini yaşamanız lazım yani bağımlısı oldum adeta,Soma Seyahat otobüslerine binesim var çok fena.

Değişim - Nihat Doğan'a Tavsiyeler Vol. 1


Son zamanlarda değişim dendiği zaman aklıma iki isim geliyor. Birisi Mahsun Kırmızıgül , diğeri de Servet Çetin.

Özellikle de Mahsun'daki bu yaklaşık 10 yılı kapsayan değişime hayranım. Bunu ciddi söylüyorum yani dalga geçmek niyetinde falan değilim. Adam 10 sene önce "Loo looo Mahsun ljandladnewfn" şeklinde türküler okurken şu an gidip ABD'de film falan çekiyor. Ama bu değişim aniden olmadı tabi,ben bu adamdaki değişimi ilk olarak 2 sene kadar önceydi sanırım o zaman fark ettim. Viyolonsel sanatçısı bi hatunla çıkmaya falan başladı bu,haberlerde falan duydum da önemsemedim. Lan yanlış duydum galiba falan dedim,sonra baktım bu film falan çekmeye başladı. Adam bildiğin yönetmen falan oldu ya tebrik ederim yani. En azından İbo yaratığı gibi "Okusford -Oxford demek istiyor- vardı da biz mi okumadık" dememiş adam çalışmış bi şeyler yapmış.

Diğer örnek ise Servet Çetin. Adam Fenerbahçe'de oynarken tam bi öküzdü -blogumu okumak gibi bi hata yaparsa bana kızmasın , dava mava da açmasın valla param pulum yok abi tazminat ödeyemem- adama top geldiği zaman millet tırsardı. Hele ki milli takımdaki o "Shevchenko olayı" hala akıllarda. Neyse bu sonra Sivasspor'a gitti falan,oradan Galatasaray'a geldi. Lan bi baktık adam canavar gibi olmuş. Tamam tamam çok abarttım da en azından top buna gelince GS taraftarları "aha sıçtık" demiyorlar.

Buradan Nihat Doğan ve türevlerine seslenmek istiyorum,siz de biraz örnek alın yahu şu adamları. Hele ki Nihat Doğan,artık bu adamın kasıtlı yaptığını düşünüyorum. En son da gidip havaalanında milletin içinde namaz kılmış-yukarıda da fotosu mevcut zaten- Bu bilgisizlik değil,orada mescit olduğunu en salak insan bilir. Bu ilgi çekme isteğidir işte. Sanırım bu adam bize salak numarası yapıyor,yapmıyorsa da artık diyebileceğim bir şey yok zaten...

Cevabını Bilmediğim Sorular - Vol. 1


  • Neden su içerken damacanadan doldururuz da meyve falan yıkarken çeşmeden akan su ile yıkarız?

  • Teoman neden konserlerinde sürekli içki içmek zorundadır? Zaten taş çatlasa 1.5 saat sahnedesin,önce iç,sonra iç bu artistliğin kime olum senin?

  • Neden bişi satın alırken eğer ufaksa "Yıkayınca genişler o abi" , büyükse de "Yıkayınca çeker o abi" derler ve biz de bunu her defasında yeriz. Salak mıyız ki?

  • Hayko Cepkin konserlerinde -hele ki ses sistemi berbatsa- o böğürmeleri -scream mi diyolar brutal mi ne zıkkımsa artık- neden anlaşılmamasına rağmen üniversite gençliği üzerinde "Abii süper yaaa" şeklinde karşılanır? Hiç birimiz bi bok anlamıyoruz işte o esnada dediği şeylerden inkar etmeyin :)

  • Neden melekler beyaz,şeytan da kırmızı olarak düşünülür? Daha önce görüp de Dünya'ya geri dönebilen var mıdır? Varsa kimdir ?

  • Sigara paketlerinin üzerine neden iğrenç salak fotolar koydular? Hele bi tanesi bariz trafik kazası geçiren bi adam -cervical color falan var adamda- fotoğrafı yani ne alaka şimdi?

  • Neden ünlü insanlar twitter'da "verified account" sahibi oluyor da biz olamıyoruz? Bizim çakmalarımız çıkamaz mı yani?

  • RTE neden sürekli olarak her mitingde özlü sözler kullanıyor? Bu adamın danışmanları "Türk Dili ve Edebiyatı" bölümünden falan mı mezunlar?

  • Yukarıdaki sorunun devamı olarak da neden Kılıçdaroğlu her mitinge kıçını yırtıyor? Bu adamın danışmanlarının da geçmişinde manavlık,balıkçılık falan mı yatıyor?

  • Ferhat Göçer abimizin içinde bilmediğimiz ikinci bi insan mı yaşamaktadır? Sürekli olarak bu adam şarkı söylerken sanki ona vokal yapar gibi tiz bi ikinci ses nereden çıkmaktadır?

  • Neden Eagles'ın Hotel California'sı hakkında sürekli götten uydurma efsane yaratma çabası vardır? En önemlisi ise acaba şu "Kızla eleman aşıkmış,otel yanmış falan filan" hikayesini ilk kim uydurmuş?

  • Tarkan bu uyuşturucu operasyonunda gözaltına alındıktan sonra neden "onu tüm sevenlerden" özür dilemiştir? Bu adamın kendi hayatı değil midir? Onun kullandığı maddelerin onu sevenlere ne gibi bi zararı vardır ki bu adam özür dilemek gibi bi yalakalık yapmaktadır?

  • Neden Almanya-İsviçre gibi yerlerden gelen dayı-amca-teyze ve halalar sürekli viskili çikolata getirir? O ülkelerin olayı bu mudur yani? Bunun için mi gittiniz lan oraya ?

  • Neden dini kesim tarafından kokoreç-midye gibi şeyler günah olarak algılanabilmektedir? Sokakta satılan her şey zaten pistir,o zaman tavuk döner de günah değil midir?

Devamı gelecek,gelir yani öyle tahmin ediyorum...

Yeni Sezon ve Yeni Yorumcular


Dün itibari ile yeni sezon başladı ligimizde. Ligimiz diyorum çünkü spor dediğimiz zaman bu ülkedeki %95 direk futbol diyor ve ilk akla gelen lig de -yeni ismi ile- Spor Toto Süper Lig. Bu sezon klüplerin yaptığı transferlerden çok tv kanallarının yaptığı transferler hoşuma gitti diyebilirim.

Mesela Lig TV işi abartarak taa Almanya'dan Markus Merk abimizi transfer etmiş. Adam Alman falan ama 2 gün sonra o da Türk gibi davranıp cıvıtmaya başlar tahminimce. Lig TV bununla da kalmamış programı şenlik havasına döndürmek için tam gaz çalışmalara devam etmiş. Tabi Erman Toroğlu'nun o "futbol dışı şebeklikleri"nin yerini doldurmaları şart bi yerde. Programda Mustafa Denizli bi ara iyice cıvıtarak Alex Ferguson'dan gelen mesajı falan okudu. Mesaj da çok süper , hatta buraya da yazıyorum alt kısma okuyup okuyup gülersiniz.

Merhaba Mustafa,
Yeni programın için başarılar dilerim. Şansal Büyüka, Markus Merk ve sana yeni programında başarılar dilerim. Spormax’te Manchester United’ı izleyebilir ve bize şans getirebilirsin. Tüm seyircilere bol şans dilerim.

Açıkçası ben böyle bi mesaj olduğundan da hala şüpheliyim. Düpedüz kanalın reklamını yapıyolar,ne gerek var ki bu şebekliklere. Zaten kanal sizin,söyleyin insan gibi olsun bitsin. Bi de Mustafa Denizli maçı izleyip de şans getirecekmiş ManU'ya. Kıçımla gülerim ya adam bize şans getirirdi bu işler maç izlemekle olsaydı :)

Ama asıl bomba Kanal Türk'te. Ahmet Çakar ve Reha Muhtar ile yetinmeyen Kanal Türk yönetimi Erman Hocamızı da kadroya dahil etmişler. Aslında hayalimdeki trioya bir adım uzaklıktalar. Reha çıkar , Hıncal girerse kadro tamam. Kadın programlarını aratmaz valla,artık yaşlı teyzeler evlilik programı yerine geceleri spor programı izlerler. Sunucu olarak da Flash TV'den tanıdığımız Yalçın Çakır abimiz olursa tadından yenmez. Aslında şöyle bir düşününce dörtlü olarak da takılabilirler -sunucuyu saymıyorum- Reha,Erman,Hıncal ve Ahmet . Hem bizim süper gazetecilerimiz bunu alt alta yazarak şunu da yaparlar "vay be abi baş harflere baksana reha oluyor" :)

Diğer kanallardan pek kayda değer bir değişiklik göremedim. NTV / NTV Spor grubunda her Fener mağlubiyetinden sonra tecavüze uğramış fare gibi etrafta dolanan Rıdvan Hoca ve ona sürekli Fenerbahçe konusunda laf sokmaya çalışan Güntekin Onay var. Star , Kanal D falan zaten tam traş oldu artık. İlker Yasin sonuçta adam nereye el atsa kurutuyor.

Umarım ileriki yıllarda şu hayalimdeki üçlüyü tamamlarlar da insanlar program görür,izlenme rekorları kırmazsa şerefsizim :)

Edit : Lan bu Alex izleyicilere neden şans dilemiş ki ? Sanırım programda hala Erman Hoca var sanıyor da Allah kolaylık versin tarzı bişiler yazmak istemiş,tabi adamların dilinde öyle bi terim olmayınca good luck falan yazdıysa öyle çevirmişler kanımca :)

Haber Siteleri


Ülkemizdeki haber portalları hakkında kafamda nedense bazı kalıplar var. O kalıplar ne olursa olsun değişmeyecekmiş gibi sanki. Gerçi adamların bu kalıpları değiştirmek için bir çabaları da yok nihayetinde beni tanımazlar orası da var :)

Mynet mesela. Tam bir amele sitesi gibi geliyor bana sürekli.(Haber konusunda) Abi tamam helal olsun bu ülkede portal yokken çıktınız kurdunuz siteyi,yıllardır varsınız falan da o haberler nedir ya. Bir tane mi mantıklı haber olmaz,bir tane mi düzgün yorum olmaz haberin altında. Haberler dandik bir kere yorum yapan adamdan ne bekliyoruz ki orası da var. İlk haberler sürekli tecavüz,cinayet,trafik kazası. Level 2'ye geçince siyaset,sonra spor. En son da azgın adamlara özel haberler kısmı başlıyor. En süperi de şu yalan haberleri. Erotik foto koyacak adamlar ama bir bahane lazım bunlara,yazmışlar oraya "Rus güzeli Eva açılıp saçıldı" . Lan bu ne ya :) hangi Eva,yüz milyon tane Eva var yani. Fotolar da süper,amatör sitelerden almışlar erotik 3-5 tane koymuşlar,alta da uydurma bi haber al sana Mynet. Bu nedenle Mynet haber = Amele haber topluluğu diyorum :)

Ntvmsnbc'ye bakarsak da böyle adamlarda kasıntılık var sanki. Tamam eyvallah haberlerde falan kalite var,yazıldığı dil güzel ve anlaşılır,yalan haber yok asla ama bu da Cumhuriyet gazetesi gibi olmuş ya -bak aklıma geldi onunla ilgili de bi yazı yazacağım- Bu nedenle Ntvmsnbc.com = Kasıntı habercilik

Şimdilik 2 tane site hakkında düşüncelerimi yazdım. Zaten belli başlı siteleri biliyorsunuz işte iktidar yalakaları falan var mesela bu gruplar arasında ama onları incelemeye kalksak 3 senemizi alır o zamana da zaten iktidar değişir,muhalefet yalakası sınıfına geçerler. O nedenle onlara hiç başlamak istemedim...

Not : Fotoğraf ile konunun alakası yok sizin de gördüğünüz gibi,hoşuma gitti sadece haber :) Mynet türü haberlerden bu da :)

Ramazan Geldi...


Evet sonunda Ramazan ayına girdik. Bazı arkadaşlarım Ramazan moduna 3 ay önceden içki içmeme kararı alarak girmiş olsalar da ben henüz bu moda giremedim sanırım. Neyse zaten burada oruç tutuyorum-tutmuyorum,ay neden tutmuyosun,tutsak ne olacak gibi salak muhabbetlere girmeyeceğim. Tutan tutar tutmayan tutmaz,benim söyleyeceklerim daha farklı şeyler...

Bildiğiniz gibi bizim ülkemizde insanlar topluma uyarak yaşıyorlar. Ramazandan 3 gün önce eve kız atan karşı apartmandaki "X Abimizin" Ramazan ayında aniden dini bir kişiliğe bürünmesi,hatta işi abartarak sahur vakti evdeki tüm ışıkları yakması -adeta bakın ulan ben sahura kalktım der gibi- buna verilebilecek bir örnek.

Bunun haricinde onun hemen yan apartmanında oturan sevgili "Y amca" da azıtmış durumda. Adam zaten yaşlı olduğu için otomatikman bi dine yönelme yaşıyordu,Ramazanda bu olay zirve yapmış durumda. Gün içerisinde sokakta top oynayan çocukları gürültü yaptıkları için kovalayan "Y Amca" sahur vakti sokağımızın neşe kaynağı oluyor birden. Özellikle son ses dinlediği ilahiler bizi şenlendiriyor,kalkıp oynayasım geliyor.

Bir de davulcumuz var ki o çok fena. Bu davulcu sanırım bizim apartmanı kafir olarak değerlendiriyor -ya da bana öyle geldi- olacak ki adam sokağa sessiz biçimde giriyor,bizim apartmanın önüne gelince başlıyor vurmaya. Hayır adamın davul patlayacak,işinden olacak ondan korkuyorum. "Ulan oruç tutmasanız da ben sizi kaldıracağım adiler" der gibi vuruyor adam ya ilk gecenin şokunu hala atlatamadım,rüyalarıma giriyor o derece.

Buradan hem "X Abi" , hem "Y Amca" , hem de "Davulcu"ya seslenmek istiyorum -beni okumayacaklarını bilsem de yine de sesleniyorum inat işte- yeter artık huzur verin ya. Özellikle amca ve davulcu,bu garez niye? Amacınız ne sizin anlamıyorum ki ya,hayır bana koymaz yani ben zaten sabah 5.00 gibi yatıyorum -amcamızın ilahileri eşliğinde uykuya dalarak rüyamda hidayete ediyorum da diyebilirim- ama sokakta bir sürü sahura kalkmayan insan var. Bu insanlar sabah işe gidecekler,hani en büyük ibadetlerden birisi çalışmak ya bari adamlara engel olmayın.

Sana gelince "X Abi"; sen takıl dalgana bak. Eve attığın kızların günahı Ramazan ayında double olarak yazılmayacak merak etme,nasılsa giren girdi artık cennet sana uzak sen aynen devam et bari dünyada hayatını yaşa :)


Not : Bu yazıdaki kişiler kesinlikle hayal ürünü değildir,bizzat bizim sokakta ikamet etmektedirler. Davulcu hariç tabi o adamın nereden geldiği belli değil ama sahurdan kısa süre önce gelen arkadaşlar kendisini görebilirler

Süper Lig Başladı...


90 günlük aranın ardından yaklaşık 1,5 saat kadar önce Süper Lig başladı. Bu sezon yine isim hakları başkasına satılmış,Spor Toto Süper Lig mi ne olmuş ligin adı. Buraya kadar tamam da benim anlamadığım Spor Toto Teşkilatı neden reklama ihtiyaç duyup milyonlarca TL vererek Süper Lig'in isim hakkını alıyor? Lan sen zaten koskoca Spor Toto teşkilatısın. RTE sayesinde yabancı büroların Türk müşteri almasını engelleyip -en azından yasalara göre- ülkedeki bahis pazarını tekeline almışsın. Daha ne reklamı yani bu kadar mı idiotsunuz siz ?

Reklama para vereceğinize "Iddaa" dediğiniz o salak oyundaki oranları yükseltin biraz da insanlar para kazansın madem. Ha bir de reklam yaparken "Paramız ülkede kalsın,yabancı bürolardan oynamayın" tarzı salak cümleler de kullanmayın özellikle Iddaa konusunda. Çünkü Iddaa'nın %49 hissesi Yunan Intralot firmasına ait ve bunu bu oyunu oynayan her 3 insandan en az 1 tanesi zaten bilmekte.

Neyse futbola dönersek eğer bu sene ligi Beşiktaş'ın kazanacağını düşünüyorum. Kendi tuttuğum takım olması ile bir alakası yok yani cidden kadro iyi. Tabi belli de olmaz yani top yuvarlak sonuçta :)

Sonuç olarak keyif dolu,kavgasız,gürültüsüz bir lig olmasını diliyorum. Öyle olmayacağını çok iyi biliyorum ama işte klasik oldu bunlar da. İşin aslı kavgalı bir lig istiyorum ben ya neden yalan söyledim ki şimdi. Kavga,dövüş olmadan da zevki çıkmıyor yani :) Hem lig böyle çok sakin geçerse Ahmet Çakar abimiz falan neyi yorumlayacak,adam futboldan çakmıyo zaten :)

Edit : GS'de gol yemiş demeyin keyfime :)

Sitemi Hackleyen Zibidi Sana Sesleniyorum :)



Ey sitemi hackleyip beni yaklaşık 1500 TL kadar zarara uğratan zibidi,biliyorum bu blogu okumayacaksın. Denk gelip okusan da hangi site olduğunu burada yazmayacağım için anlamayacaksın. Ama eğer okursan ben sana demiştim hani "Sen bilgisayarınla oynarsın ben para ile farkımız bu diye" işte o kişi benim :)

Neyse şimdi demek istediğim şu,evet beni zarara uğrattın tamam ama güzel şeyler de oldu bu arada. Çatla sen anlatmayacağım,kıskançlıktan öl geber gerizekalı seni :) Bak ama sana tavsiye -bu yazıyı okuyan tüm hacker kılıklı tiplere tavsiyemdir- gidin bi işe girin,askere falan gidip gelin bi adam olun olum lan. Hack mack zaman geçmez öyle,şimdi atıyorum geldin 30 yaşına kız isteyeceksin. Ne diyeceksin lan babasına kızın ben hackerım süper hacklerim ama kazancı yok falan mı? :)

Hayat internette değil hayat sokaklarda bunu da unutmayın,ot gibi bütün gün nette takılmayın -bu size bir kazanç sağlamıyorsa tabi,sağlıyorsa da fazla abartmayın sokağa çıkın insan içine karışın az- saçma sapan işlerle uğraşmayın. Gidin berbere çırak falan olun ya valla daha iyi en azından bi meslek edinirsiniz :)

Not : Burayı da hacklemeye kalkmayın ha zibidiler sizi :)

Yaşlılar


Otobüste , parkta , sokakta , kısacası her yerdeler. Evet yaşlılardan bahsediyorum. Şimdi yaşlılar derken bi normalleri var bi de anormal yaşlılık geçiren insanlar. Yaşlıları kesinlikle hor görmüyorum ama bazıları da beni zorluyorlar bunun için. Mesela otobüste yaşlılara kesinlikle yer vermiyorum - hele ki yanıma gelip bu gençlerde de hiç terbiye kalmamış diyenlere - . Ayrıca buradan tüm belediyelere sesleniyorum lütfen yaşlılara otobüslere ücretsiz biniş hakkı tanıyan kartlardan vermeyin. Çünkü bokunu çıkartıyorlar. Ya da verin ama saat kısıtlaması koyun. Mesela sabahları 06.00 - 09.00 arası ve akşam 17.00 - 20.00 arasında otobüse bindiklerinde o kart geçersiz olsun. Yahu ben böyle şey görmedim gerçekten , nasılsa kartımız var diye bütün gün geziyorlar . Tamam gezin lafım yok hakkınızdır ama ben işe gidiyorum ya da yorgun argın işten geliyorum bi de benden yer istemeyin. Ben yaşlanınca bana da kimse yer vermesin , istemiyorum. Bir de böyle tafra yapmıyorlar mı öldürüyolar insanı. Geçen gün yine bir teyze grubu süslenmişler böyle kesin güne falan gidiyorlar yani , neyse bunlar otobüse binince benim yanımda oturan kız kalkıp yer verdi. Bi tanesi oturdu , diğerleri ayakta kaldı ya şimdi bu oturan sosyal sorumluluk sahibi olduğu için onları da oturtması lazım illa ki. Bana dönüp oğlum kalk da teyzelerin otursun dedi. Tabi ben bunu duyunca delirmeye başladım hafiften , ya teyze bak nöbetten çıkmışım bütün gece feleğim şaşmış bi de seninle uğraşamam dedim. Bana dediği laf ise beni koparttı yani, biz de keyfimizden gezmiyoruz sağlık ocağına gideceğiz dedi (İzmir'i bilenler için not ; otobüs Konak - Narlıdere arasında ve bu teyzeler Üçyol'dan binip Narlıdere'ye kadar gittiler) Yahu teyze dedim sen ta burdan kalkıp Narlıdere'ye doktora mı gidiyorsun sağlık ocağı yok mu orada dedim? Tabi bu da üste çıkacak ya hemen konuyu değiştirdi baktı karşısında salak yok, e ben de otobüse paramı ödeyip de biniyorum da oturmak benim de hakkım da falan filan demeye başladı. Bu blogu okuyacağını hiç sanmıyorum ama ey gerizekalı teyzem benim , sen otobüse binerken para verdin de biz ne verdik öpücük mü verdik şoföre? Ayrıca sen benden önce binsen o otobüse ve oturuyor olsan ben senden yer isteyecek miyim? Tabi ki hayır. E sen benden neden yer istemeyi hak olarak görüyorsun onu da anlamadım. Tabi bi de otobüs boşken - ayrıca ayakları da sağlamken - önde oturan gençlere sen kalk arkaya otur ben buraya oturayım diyen tipler de var onlardan hiç bahsetmek istemiyorum artık...

Turritoptis Nutricula


Geçenlerde Şu Haberi okudum. Turritoptis Nutricula türü denen bir denizanası eğer dışarıdan müdahale olmaz ise hiç ölmüyormuş. Böyle sakin sakin kendi halinde sürekli yaşıyormuş. Bu bana çok saçma geldi. Yahu senin herhangi bir canlının ölümsüz olduğunu bilmen bi kere teknik olarak imkansız. Nereden biliyorsun yani ölümsüz olduğunu? Hadi diyelim ki 15.000 yıl yaşadı sonra öldü. Nereden bileceksin ölüp ölmeyeceğini? Hiç bir şeyin ölümsüz olduğunu bilemeyiz bence. Mantık olarak imkansız yani. Tamam onu da geçtim,şu lafa takıldım "Dışarıdan bir etki olmaz ise ölmüyor". E biz insanlar neden ölüyoruz abicim ? İş kazalarında bir yıl içinde ölen insan sayısı hastalıktan ölen insanlardan daha fazla Dünya genelinde. Ayrıca doğal yoldan ölmek nedir ki? Kalp krizi mesela doğal yol mudur? Bence değildir. Durduk yere kalp krizi geçiren insan gördünüz mü hiç? Eğer öyle olsaydı yeni doğan bir bebek de kalp krizi geçirebilirdi. Yanlış mıyım? Yanlışsam söyleyin lütfen. İnsanlar bişeyler yaşarlar , dış etkenlerden etkilenirler ve kalp krizi , solunum yetmezliği falan filan hastalıklar geçirip ölürler. Biz de belki bir cam fanusta yaşasak çok standart bir yaşam sürsek -ölümsüz olmasak bile - yüzlerce yıl yaşarız belki ? Tabi kim öyle yaşamak ister orası da ayrı bir soru...

PowerTurk Radyo : İnsansız Yayıncılık


PowerTürk Radyo. Bir çok insanın dinlediği bir istasyon. Bizim de servis şoförümüz sağolsun her sabah sürekli onu dinliyoruz. Ama bu olay benim bişey bulmama neden oldu aslında. Sabah evde uyandığımda da bunu denedim ve gerçekten oluyor. PowerTürk radyoda sabah 06:00 - 07:00 arası çalan tüm parçalar - belki daha önceki saatlerde de bu durum vardır ama benim o saatlerde bi taraflarımda pireler uçuştuğu için onların gürültülerinden duymamış olabilirim - aynı. Tüm parçalar aynı derken , parçalar , sıraları , hatta dakikaları bile aynı. Ve bu durum yaklaşık 1-2 ay bu şekilde devam ediyor. Bir örnek vermek gerekirse 2005 ya da 2006 yılıydı o zamanlar bu Yüksek Sadakat grubunun "Belki Üstümüzden Bir Kuş Geçer" parçası yeni çıkmıştı. Tam tamına 4 ay her sabah saat 06:32'de bu parça çaldı. Sallamıyorum , şahitlerim var kanıtlarım :)

Neyse işte sevgili PowerTürk ailesi size sesleniyorum. Tamam teknoloji falan güzel bişey koyuyosun o çalıyo ama bizim şu salak Media Player'da bile rastgele çalma modu var. Sizin o son teknoloji aletlerde yoksa size "Windows Media Player 7" ürününü öneririm...

Okan Bayülgen : Bir İnsanın Evrimi


Okan Bayülgen'i ilk olarak 2000 yılında falan takip etmeye başladım. O zamanlarda sürekli surata telefon kapatan , konukları aşağılayan bir adam görünümündeydi. Ancak programı çok tutuyordu. Biliyorsunuz bizim ülkemizde başkasının üstüne basıp yukarı çıkarsanız halk size her zaman alkış tutar. 2000'li yılların başında ise bu çok meşhurdu , hatırlarsınız ekranda tokat atmalar , Medyum Memiş'in Keto'ya dayak atması falan her zaman gündemin ilk sırasında yer almaktaydı. Neyse işte o zamanları hatırlıyor bir çoğumuz ve o davranışları yüzünden programı izlemeyi bırakan insanlar şu an hala Okan Bayülgen'in aynı şekilde davrandığını sanıyorlar. 2000'li yıllardan bahsediyorum yani o sırada Bayülgen 30'lu yaşlarda idi. Sonrasında 4-5 yıl geçti ve 2005 yılı civarına geldiğimiz dönemde Bayülgen'de 40'lı yaşlara geldi ve bence en verimli dönemini yaşadı. 2005-2007 arası programlarını çok büyük bir keyifle izledim. Ne insanları incitiyordu ne de üzerlerinden prim yapmaya çalışıyordu. Ancak programı insanı 4-5 saat ekrana kilitleyeme yetiyordu. Konukları ile hoş bir sohbet havası yakalamayı başarmıştı. Sonrasında - tam 2007 mi bilmiyorum ama - kısa bir süre ara verdi. Bir çok hayranı bu karara çok üzüldü falan filan işte o kısımları biliyorsunuz zaten sonrasında Okan Bayülgen tekrar program yapmaya başladı. Tabi bu sıralarda yaşı artık 45 olmuştu,evlilik,beklenen bir çocuk falan açıkçası verimliliğini düşürmüştü. O dönemden sonra açıkçası onu izlemeyi bıraktım ancak geçen gün kanallar arası gezinirken gözüme çarptı. Şu an program öyle bir havada ilerliyor ki inanamıyorsunuz olanlara. Programda tek hoşuma giden kısım "Medya Arkası" - ya da Medya Canavarı işte onun gibi bişi" . Onu da zaten arka planda çalışan elemanlar hazırlıyor - kanımca Aziz Kedi falan buluyor bişiler ama bu sadece bir tahmin - . Programda artık adam gibi espri yapılmıyor. Okan Bayülgen arkasından binlerce laf saydığı insanı programa konuk olarak alınca sürekli onun iyi yönlerini insanlara göstermeye çabalıyor falan. Tam anlamı ile artık o program bir "Şov" olmuş. Eskiden içimizden biri olan Okan artık tam bir "Şov Adamı" . Benim blogumu okur mu okumaz mı bilmiyorum ama kendisine önerim bir an önce bu program işlerini bırakmasıdır. Eskisi gibi değil artık hiç bir şey ve biz onu iyi haliyle hatırlamak istiyoruz. İyi yaptığın başka işler de var - Fotoğrafçılık gibi - o alanda devam edebilirsin , bu yaşın olgunluğu o işte daha çok işe yarayabilir bence sevgili Okan Bayülgen...

Bursa - Beşiktaş Muhabbeti


Son yıllarda kafama takılan şeylerden biri de Bursaspor ile Beşiktaş taraftarı arasında yaşanan ve Bursaspor taraftarının "Beşiktaş yüzünden küme düştük" iddiası ile başlattığı o kavga. Evet o sezon Beşiktaş son maçında Rizespor'a yenildi ve Rizespor 2 puan ile ligde kaldı. Bu durumda da Bursaspor düştü. Şimdi Bursa'lı taraftarlara göre Beşiktaş maçı bilerek kaybetti. Ben şahsen o maçı izledim çok kötü bir kadro ile çıktık maça. Gol ilginç olabilir evet ama Beşiktaş böyle saçma golleri Galatasaray'dan da yedi kalede Fevzi varken. Neden o zaman şike olmadı da şimdi oldu? Asıl ilginç olan ise maçta yaşananlar değil. Şu an "Kardeş Takım" olarak adlandırdıkları Ankaragücü ne yaptı peki son hafta onu biliyor musunuz? Akçaabat Sebatspor'a yenildi. Eğer Sebatspor'dan 1 puan alabilse Ankaragücü,Bursa ligde kalacaktı. Şimdi Beşiktaş yenilince adi,şerefsiz vs vs. oluyor da neden "Kardeş Takım" dedikleri Ankaragücü'nün yenilmesi çok normal gözüküyor. Son olarak diyorum ki "İğneyi kendimize , çuvaldızı da başkasına batıralım" Bugün kardeş dedikleriniz geçmişte size neler yapmış bir bakın ve bu tribün terörüne son verin lütfen...

Çalışma Saatleri


Ülkemizde - 24 saat vardiyalı çalışan yerler dışında - bir çok yer genel olarak sabah 08:00 / 09:00 arası açılıp akşam da 18:00 / 19:00 arası kapanıyor (Özel kuruluşlardan bahsediyorum tabi ki). Şimdi çalışmayan bir insanı düşünürsek genelde geç yatıp geç kalkar. Yani gece 01:00 / 02:00 arası yatıp sabah da 11:00 / 12:00 arası kalkar. Peki neden tüm iş yerleri erken açılıyor ben hala bunu anlamadım? Mesela her yer saat 11:00'de falan açılsa da akşam 21:00'e kadar mesai olsa daha güzel olmaz mıydı? Yani işe öğlen gidip 21:00 gibi çıksak , sonra da gece 01:00 / 02:00'ye kadar takılıp yatsak Dünya'nın düzenine - en azından Türkiye için - daha uygun olmaz mıydı? Kim bu iş yerleri erken açılmalı olayını çıkarttı bilmiyorum ama bence yeni bir düzenlemeye gidilebilir. Tabi bi de yaşlı amcaların/teyzelerin doktor,devlet dairesi gibi yerlere sabah erken gitmek lazım yoksa işimiz hallolmaz anlayışı beni çok rahatsız ediyor onun da mantığını çözebilmiş değilim şu ana kadar. Yani herkes senin gibi düşünse o zaman sabah gidersen çok beklersin demektir. Yok sabahları az insan olur genelde millet öğlen uyanır diyorsanız da o zaman benim konunun başındaki mantığım doğru oluyor. Yine bir paradoksun içine düştük sanırım burada kesiyorum...

Not : Karikatürün konu ile alakası yok hoşuma gittiği için koydum

Tarafsızlık Olayı


Bunu uzun zamandır düşünüyorum,tarafsızlık konusunu. Aslında bişey bulmadın düşündüm sadece. Hayatta bir çok paradoks var bildiğiniz gibi ve bence bunlardan bir tanesi de tarafsızlık durumu. Bence hiç bir şey veya hiç kimse tarafsız olamaz. Diyelim ki yargı. Yargı tarafsız derler. Bir kişi birisine dava açtı diyelim. Yani bir davacı bir de davalı var. Bir de bunların arasındaki sorunu çözüme kavuşturmaya çalışan bir mahkeme var. Şimdi 1. taraf davacı , 2. taraf davalı , 3. taraf da mahkeme olmuyor mu bu durumda ? Belki ben saçma düşünüyorum ama sonuçta o mahkeme de 3. bir taraf aslında , yani tarafsız değil. O iki tarafın birinin yanında olmamak tarafsızlık olarak adlandırılıyor ise onu bilemem ama bence öyle adlandırılmamalı. Saçmalamış da olabilirim saat şu an tam 1:00 ama ben böyle düşünüyorum ve hep de böyle düşüneceğim. Bu konuda düşünün bence biraz siz de...

Uyanma Meselesi


Sabahları uyanmakta problem yaşayan arkadaşlara önerim - uyanıp da uykulu gezenlere önerim desem daha doğru olabilirdi tabi ama yazdıklarımı imla hatası dışında silmiyorum çok ilginç oluyor bence siz de deneyin- şu olacak ; Geceden bir iki tane kağıt mendili buzluğa koyun. Sabah uyandığınızda onları kalbinizin üzerine yapıştırın - Yapıştırıcıya gerek yok onlar kendi yapışır zaten - sonra bi 15-20 dk falan öyle takılın,gerçi önümüz yaz o kadar bile durmadan çözüleceklerdir işte siz ayarlayın yani 5 dk falan durması tamamen dinç bir hale gelmeniz için yeterli olabiliyor. Ben günde 1-2 saat uyku ile idare etmem gereken zamanlarda uyguluyorum,sizlere de öneririm.

Bozulmayan (!) Yiyecekler


Yaklaşık 3 gün kadar önce "Mc Donald's"dan almış olduğum bir menüden kalan yarım hamburger,biraz patates kızartması ve 4-5 soğan halkasını dolapta buldum. Dolap derken buzdolabı değil normal dolap işte tahta falan olandan. Neyse evde de pek yiyecek bişey yok bi tadına bakayım dedim,sadece patates biraz yumuşamıştı. Diğer hiç bir üründe bir değişiklik yoktu. Önce normaldir dedim ama sonrasında Şu Haberi okuyunca oha dedim yani. Siz de bi okuyun derim,sonra da biz neler yiyoruz böyle diye tartışabiliriz aramızda...